3 Şubat 2012 Cuma

Sol şakağımdan parmak uçlarıma sızan belirsiz manzara

Yine...
Galiba bu hikaye hiç bitmeyecek.


                                                  *
        Sis dizlerime kadar çıktı.Ayaklarım üşüyor.Dost yüzüne muhtaç gözlerimin içinde maceraperest bir kirpik var ama sinirlendirmiyor.Yürüyorum.Ayaklarımı ısıtan kuvvet yolumun bitmezliğinden.Diz kapaklarımdaki sızılar 10 yaşımdaki gibi.Ve sis diz boyu.
        Her gece şu iyilikler abidesi ihtiyara yemek götürmek beni yormuyor artık.Dinamom; kalbim.Şimdi yine sigara sarıyordur.Öyle soğuk ki,onun için endişelenmeden edemiyorum.Yolun başında inerim otobüsten ve 25 dakika evine yürürüm.O yolda sadece aksilik vardır.İnsan yoktur,medeniyet yoktur ve aslında hiçbir canlı yoktur.Sadece Tanrı vardır ama ben yürürken o yol öyle karanlık ki beni görmüyor sanki.Görse birini yardıma gönderir.Belki ihtiyara kızmıştır.İhtiyar kendi tanrısını yarattı ve ona tapıyor.Onun tanrısı affetmez çünkü hiçbirşeye kızmaz,bozulmaz,yoldur,yoldaştır.Barış onun nefesidir.Ve sanırım Tanrı ona yemek götürdüğüm için beni de cezalandırıyor.Öyle olmasa bir insan,ahh lanet!Sadece buruşuk suratlı bir kontes bile olsa yanımdan arabasıyla geçer ve beni de alır.Hep bunu hayal ettim ve hiç olmadı.Yemek soğuyor.
        Kırmızı,uzun kollu kalın bir penye var üzerimde.Ayaklarımın dayanılmaz soğukluğuna kulaklarım eşlik ediyor.Kapşonumu takıyorum ve mide gurultuma karışan ruh sesimi dinliyorum.Cızırtılar çok.
 - Donmak üzereyim.Isıtacak ne var?
 - Bu evde yalnızca ben varım ve sen bu yüzden buraya geliyorsun.
 - Tanrın nerde?
 - Mola verdi.
Dalga geçiyorum
 - Gelecek mi?
 - Gitmez ki.
 İhtiyar boş odasından dışarı baktı.Dışarısı daha karanlık.Yıldızlar,ay miras kavgasına tutuşmuşlar ya onunla,hiç uğramazlar,küsmüşler.Bunu hatırlar gibi oldu anladım.Derin nefes alıp yemeğini hazır etmeliyim.Bana sinsice baktı :
- Sana muhtaç değilim.Tanrı'ya da.İki kişiye güvenirim velet.Biri benim öteki sen değilsin!
Çok utandım.Ayaklarımdaki his nerdesin?!Nerdesin büyük giz?!Migren attı yine.Yine başımın lanet sol tarafı.

Anladım ki sadece ışığa muhtaçtı.Dönerken tanrısını gördüm.Sohbetini çok sevdim.Sözleştik,tekrar uğrayacağım.Kapşonumu çıkardım,sepetim boş değil.Ahh ihtiyar beni ne çok üzersin...Öldüremeyeceksen yaralama!

İhtiyarın son sesini duyuyorum:
Kırmızı kapşonlu!Ben göğü gösteriyorum,aptallar parmağıma bakıyor!
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder